Bir parka girdim sonra, mutlu mutlu yürüdüm tebessümerek. İlerde, bir bankın üstünde kendimi gördüm. Oturmuş dalgın dalgın sigara içiyordum. Yanıma yanaştım.
– Oturabilir miyim? dedim. Bana hiç bakmadan başını salladı.
– Ne düşünüyorsun? diye sordum.
– Karmaşık, sen kavramazsın. dedi önüne bakarak. Sonra sigarasından sıkı bir soluk sürükleyip, Çok karmaşık… diye dumanları savurdu ağzından.
– Her zaman bir çözüm yolu vardır. dedim.
– Ukala dedi. Yaşamım süresince hiç derin düşündün mü sen? Hiç korktun mu? Tasalandın mı? Tehlikeleri hesap edip tasarılar kurdun mu? Senin için hava güzel. Dilinde şarkılar, çılgın başında bahar, vur patlasın çal oynasın. Nasıl böyle iyimser olabiliyorsun?
– İşim bu dedim.
İlk kere dönüp baktı suratıma, gözlerimin taa içine. Ne mutlu, gözlerimi kaçırmadım kendimden.
– Yaşam nedir sence? dedi.
– Şu anımsa işte dedim. Başka Bir Deyişle nasıl diyeyim, sur dibinde kıvırcık, kuş dilinde pütürcük, yaz gününde bürümcük. Evet evet bütün olarak budur yaşam.
– Bu kadar kolay öyle mi? dedi.
– Öyle. dedim.
– Peki benim de senin gibi olmamı ister misin? diye sordu.
– Sakın haa! diye bağırmışım. Sen benim gibi olursan, nerede durmamız gerektiğini kim söyleyecek bize, kim tehlikeleri hesap edip tasarı kuracak? Kim korkacak, kim kızacak, kim derin düşünecek ve kim ağlayacak insan gibi? Senin de işin bu…
– Demek ömür boyu ben böyle kalacağım, sense gülüp eğleneceksin.dedi.
– Üzülme dedim, Ben hep yanında olacağım. Sen kederlendiğinde sırtına vurup, hadii boş ver, sur dibinde kıvırcık, kuş dilinde pütürcük, yaz gününde bürümcüktür yaşamak diyeceğim. En naçar anında omzunda omzumu bulacaksın. Ve sen, sen sevgili ben, ben hiçbir şeyden habersiz lay lay lom düşerken kusurlara, uçurumların kenarında dikkatsizce seksek oynarken, yetişip yakalayacaksın kolumdan.
O ilk kere tebessüm etti ve ilk kere gözlerim doldu benim. Sarıldım boynuma.
– İyi ki varsın dedi. Ellerimi ellerimi yakaladı sıkıca.
– İyi ki varsın dedim. Ve işte böylece sulhtum kendimle.
Kalkıp hoplaya zıplaya yoluma gitmeden evvel suratına baktım, gözlerinin taa içine. Ne mutlu
gözlerimi kaçırmadım kendimden.