Bal
Tamamlayıcı Tıp

Bal

Arı Türklerde tüm arı cinslerine verilen isimdir. Türklerin şehirk kez Anadolu da balarısı sözünü kullanmaya başladıkları sanılmaktadır.

Kaşgarlı Mahmud un açıklamasından da anlaşıldığına göre Türkler evvelleri bala arı yağı diyorlardı. Sonraları özellikle batı Türkleri Oğuzlar, Kıpçaklar, Suvarlar,… bal demeye başladılar. Uygurlar bala Çince mi, Tokharca mir sözlerinden kökenlendiği sanılan mır veya mir ismini kullanıyorlardı.

Balın Anadolu nun beslenmesinde de ehemmiyetli rol oynadığı kesindir. Çatalhöyük duvar süslemelerinde çiçekler üzerinde böcekler resimlenmiştir. Bu da bize günümüzden 8-9 bin sene evvel Anadolu da arının balı çiçeklerden topladığının aşinasını gösteriyor. Anadolu da insanlar sevdiklerine balım dedikleri gibi, bunu bir methiye sözü olarak da kullanırlar. Bu da Anadolulunun bala verdiği değeri gösterir.

Osmanlılar çıkardıkları birçok kanunla baldan ve arı kovanından vergi almışlardır. Osmanlıların İstanbul da kurdukları şehirk ticaret merkezi Mısır çarşısı ile Tahtakale arasında bal kapanı da vardı. Burada bal tartılır, vergilendirilir, epilepsiye gider çoğala kalan da halka satılmak üzere dağıtılırdı. Kapan, Arapça kabandan gelmektedir. Kbastır ise kantar anlamındadır.

Atalarımız balı yiyecek olarak kullanmaktan daha çok hastalıklara karşı koruyucu, deva, iyileşme yarıyılında da efor ve direnç verici olarak değerlendirmişlerdir. Glikozun bulunması ile unutulur gibi, olmuşsa da, değeri anlaşılarak tekrar eski yerini almaya başlamıştır.

Balı kimin ne zaman ve nasıl bulduğunu öğrenemiyoruz. Ama, arının yaklaşık 30 milyon yıldır var olduğunu, o günden beri aynı çalışkanlıkla bal yaptığını bilmekteyiz. Balı insanların tanıdığını, topladığını gösteren en eski belge İspanya da Valencia eyaletinde Bicorp da Arana mağarasında bulunmuştur. Araştırmalar mağaranın duvarındaki bal toplayan kızın fotoğrafının 16 bin sene evvel yapılmış olduğunu göstermektedir. Yanı gizeme günümüzde şehirkel olarak yaşayan kabilelerin balın kutsallığına inandıklarını, dini merasimlerde ehemmiyetli yer verdiklerini izliyoruz.

Hititlerin, Sümerlerin, Mısırlıların, Romalıların Yunanlıların, birçok eski kültürün balı ilaç olarak kullandığını, tarihte şan yapmış hekimlerin her tasaya deva olarak kabul ettiğini görmekteyiz. Hititler in çivi yazısıyla yazdıkları toprak levhalardan günümüzden 4000 evvel arıcılığı tanıdığını biliyoruz. Levhalardaki reçeteler Sümerler ve Hititlerin balı hastalıklarda kullandıklarını göstermektedir. Papyrus Smith de balla hazırlanmış birçok reçeteyle karşılaşmaktayız. Piramitlerde ağızları hava geçirmeyecek şekilde kapatılmış bal küpleri ve Kraliçe Hepçesut un ambleminde arı bulunması, Mısırlıların bala sihirk değer verdiğini gösteren ispatlardır. Romalı hekimler balın çok güçlü bir panzehir olduğuna inanıyorlardı. Mısırlı, Romalı, Yunanlı ve Arap hekimler balı göz hastalıklarında kullanmışlardır.

Hippokrates hava ve suyla eş değerli görüyor, tüm hastalıklara karşı kullanıyordu. Asklepiades ise, ruhi ve asapsal hastalıklarda kullanıyordu. Plinius, Dioskorides ve birçok hekimin muhtelif hastalıklara karşı yalnız, bitkilerle karıştırarak veya şurup, merhem olarak da kullandıklarını görüyoruz.

Bala dini kitaplarda da yer verilmektedir. İncil, Matta 3,4 “Yahya nın yediği çekirge ve yaban balıydı” diye yazılıdır. Kuran, sure 16. 68, 69 “Karınlarından insanlara şifa olan muhtelif renkte bal çıkar” Tevrat ise, Yahudilere sokaklarından bal ve süt akan ülke sözü vermektedir.

Bal birçok bal çeşidi için verilen ortak isimdir. Yapılan araştırmalar arının kovanından en çok 10 km uzağa gittiğini göstermiştir. Bu balın özelliğinin bitki örtüsü ile çok yakın ve sıkı iletişimi olduğunu göstermektedir. Birçok arıcı balını her güzergahtan zenginleştirebilmek için kovanlarının yerini belli zamanlarla değiştirir. Özellikle sıcak yörelerde sıcakların başlaması ile kovanlar yaylaya çıkarılır.

Bal orman çam ve çiçek balı olarak ikiye dağılır:

Orman veya çam balı arının sihirk bir kısmını çam çeşitlerinden toplayarak yaptığı baldır.

Çiçek ballarını da ikiye ayırabiliriz. Arının muhtelif çiçeklerden toplayarak yaptığı bal, sihirk oranda belli bir çiçekderi toplayarak yaptığı bal. Balın özel çiçek balı olarak adlandırılabilmesi için içinde bala ismini veren bitkinin çiçektozundan en az %45 oranında bulunması gereklidir. Bu bahar sihirk olasılıkla adlandırıldıkları bitkinin sağlıksal özelliğini gösterir. Bu özelliği bitkinin çiçek tozu oranı ile doğru orantılı olarak artar.

Karışık çiçek balları genel kuvvetlendirici ve direnç artırıcı eforları yanı gizeme astmaya, bronşite, saman nezlesine karşı da önerilmektedir.

Özel bahar: Birçok ismi alt alta sıralayabiliriz. Birkaç örnek:

Ihlamur balı: Asap yatıştırıcı, uykusuzluk giderici,… özelliği olup hoş kokulu açık renklidir.

Nane balı: Bağırsak gazlarını önleyici, kolikleri çözücü, pankreas salgısını söktürücü, sindirimi khadiseleştirici,… özelliği vardır. Uçucu yağlar güzergahından zengindir.

Kuşdili balı: Karaciğer hastalıklarını iyileştirici, sindirim bozukluklarını düzenleyici özelliği vardır.

Portakal balı: Asap yatıştırıcı, kramp çözücü özellikleri sebebi ile asap hastalıklarında kullanılır.

Özel ballar arasında ülkemizde herkesin tanıdığı çılgın balı da sayabiliriz. Acımsı buruk tadı olan bu bal çok az yenildiğinde asap bozukluklarına iyi gelmekte, çok yenildiğinde ise, merkezi asap sisteminde felçlere neden olmaktadır. Zehirlenme, bulantı, kusma ile kendini göstermektedir. Buna arının sarı renkte çiçek açan Azelea pontica L. ve kırmızı çiçekli Rhodedonderon ponticum L. bitkilerinden topladığı öz neden olmaktadır.

Balın saklanması: Baldaki en ehemmiyetli değişiklik içindeki glikozun kristalleşmesi, balın akışkanlığını kaybetmesidir. Balın kristalleşmesi öteki bir değimle şekerlenmesi halk arasında yanlış anlaşılmaktadır. Şekerlenme balın natürel olduğunu gösteren en ehemmiyetli ispattır. Şekerlenmiş bal yenilebilir. Balın akışkanlığını kazanması, şekerlenmenin kaybolması için balı yaklaşık 3 saat kavanozu ile veya rastgele bir sırça kapta 50 derece sıcak su banyosunda yakalamak yeterlidir. Çok sıcak ve 0 derece altındaki soğukluk balın birçok değerinin kaybolmasına neden olur. Bal buz dolabında saklanmamalıdır. Işığa karşı da duyarlı olduğundan ışık geçirmeyen kaplara veya içi gizemli küplere konulmalıdır. Havadaki nemi, çevresindeki kokuları emme özelliğinden, bal kabının ağzı hava geçirmeyecek şekilde kapatılmalıdır. Açık kaptaki balın üzerinde köpürmeler başlar.

Balın kontrolü: Bir şişenin içine 100 mI %70 hik alkol ile 50 gr bal kiftihar, iyice çalkalanır. Bal alkolün içinde artık bırakmadan erirse, natüreldir. Kapta beyaz bir kalıntı oluşursa, natürel değildir.

İçindeki birkaç madde: Mineraller güzergahından çok zengindir. İçindeki minerallerin oranı %3 e yaklaşır. Bakır, çinko, demir, fosfor, klor, kükürt, magnezyum, potasyum, silisyum, sodyum.

Organik maddeler: Asetik asit sirke asiti, formik asit karınca asiti, laktik asit süt asiti, sihisik asit, elma asiti, glikon asit.

Anorganik maddeler: Fosforik asit, hidroklorik asit.

Şekerler: Koyanın bulunduğu çevredeki çiçeklere bitkilere özgü olan şekerler dışında, glikoz dektroz, fruktoz levüloz, maltoz.

Vitaminler: Bal bu güzergahtan zengin değildir. Bununla birlikte içinde B1, B2, B6, pantothen asit, nikotonik asit, folik asit, çok az C vitamini vardır. Meyveler ve sebzelerdeki vitaminler bir müddet sonra değerlerinden kaybederler. Misalin ıspanaktaki C vitamini toplandıktan 24 saat sonra yarıya iner. Meyvelerdeki vitaminler değerlerini daha yavaş kaybederlerse de, netice değişmez. Balın içindeki tüm vitaminler öngörülen şekilde saklandığı sürece değerlerinden hiçbir şey kaybetmezler.

Enzimler: Balda birçok enzim vardır. Bunlardan en ehemmiyetlisi glucosexidase enzimidir. Bu enzim havanın içindeki oksijen desteğiyle glikozu asite ve hidrojenperoksite çevirir. Bu balın uzun müddet saklanabilmesini sağlar, dayanıklılık eforunu artırır. Hidrojenperoksit iyi bir mikrop öldürücüdür antiseptiktir. Balın içinde basillerin hayata süresi basile göre değişmektedir. “Balda günümüzde dahi inceleme edilmemiş daha birçok madde vardır”.

Bal birçok hastalığın rehabilitasyonunda yalnız başına veya karışım olarak uygulanır. Genellikle çayların tatlandırılmasında bal önerihir. Çayın eforunu en az 2 kere artırır. Tatlandırıcı olarak çiçek balına öncelik tanınmalıdır.

Bala karşı alerji: Bala karşı alerji gösterenler de vardır. Yediklerinde kaşıntılı veya kaşıntısız sivilce dökenler, midesi sancılananlar veya bulananlar da görülmektedir. Günde bir veya yarım k.k. bal suya karıştırılıp uzun müddet içilerek bedenin ve midenin bağdaşıklık kazanması sağlanabilir. Miktar yavaş yavaş çoğaldırılır. Balın içindeki çiçek tozları da alerjiye neden olabilir. Bu gidişatta balın yöresi veya cinsi değiştirilmelidir. Misalin çiçek balı yerine, çam bal,. Tüm çabalara karşı alerji devam ediyorsa, yememekderi başka çıkar yol kalmaz.

Arı çok bereketli bir yaratıktır derken yalnız balını düşünmek hem yanlış hem de arıya karşı yapılmış bir haksızlık olur. Arının peteğinden balmumundan, arısütünden, topladığı çiçektozlarından, propolisinden, zehirinden faydalanılır. Ayrıca baldan met isimli bir içki de yapılır.